10 yıl sonra Abant yok olacak !
Önlem alınmazsa Abant da ağaçlar ölecek, su bitecek
BOLU - Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Entomolojisi ve Koruma Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Beşir Yüksel, Bolu Abant Tabiat Parkı’nın yoğun insan baskısı, erozyona uğrayan toprağın akarak gölü doldurması sonucu SOS verdiğini söyledi.
Bolu Orman Araştırma Müdürlüğü’nde görevli yüksek orman mühendisleri Mehmet Tokcan, Metin Serin, Mahir Erdem, Çevre ve Orman Müdürlüğü Abant Sorumlusu Cemile Abdulganioğlu, Abant Bölge Şefi Şerif Sayım’dan oluşan heyetle bölgede incelemelerde bulunan Yüksel, endişeli:
"Yoğun insan baskısının yanı sıra bir de otlatma ve hayvancılığın olması, erozyona uğrayan toprağın göle akarak gölün dolmasına, gölün değişmesine neden oluyor. Abant, kısaca SOS veriyor. Abant bu şekilde kullanılmaya devam edildiği sürece parkın sınırları içerisinde ardıç, çam ve göknar ağaçlarının yetişmesi çok zor olacak. Yaklaşık 10 yıl sonra Abant’ta taş ve kayadan başka bir şey kalmayacak. Yamaçlarda yarım insan boyunda toprak alt kısımlarda toplanarak göle akıyor. En kısa zamanda önlem alınmaması durumunda Abant, çıplaklaşarak kayalık durumuna gelen dağ ve tepelere dönüşecek."
Yrd. Doç. Dr. Yüksel'e göre Abant, insan baskısının yanı sıra kuraklığın da pençesinde: "Yaklaşık 10 yıllık bir periyotta ortaya çıkan bu kuraklığın üç yılını yaşamış durumdayız. Bolu Meteoroloji Müdürlüğü’nden almış olduğumuz verilere göre sadece 2005 yılında buradaki toprakta oluşan buharlaşmayla birim alana düşen yağış miktarının birbirini kurtardığını görüyoruz. O günden bu yana her yıl yüzde 20-30 civarında fazladan bir buharlaşma mevcut. Toprakta yüzde 20 dolayındaki fazladan oluşan buharlaşma katlamalı olarak bitkilere yansıyarak kurumalara neden oluyor.”
Peki çare yok mu? Yüksel'e göre çare bu: "Gerçek anlamda bir master plan yapılmalı. Ormana insan girişinin planlanmalı. Keçiler ve büyükbaş hayvanların ormanda otlatılması, diğer taraftan trekking sistemi içerisinde insanların ormanın her tarafına girip çıkabilmeleri toprak yapısının yanı sıra bitki örtüsüne de zarar veriyor. Bu da toprak kaybına yol açıyor. En az 30 santimetrelik toprak altında olması gereken ağaçların kökleri tamamen yüzeye çıkmış durumda. Risk alanı taşıyan alanlara insan ve hayvan girişleri kesinlikle yasaklanarak koruma altına alınmalı.”
(Radikal)