Çatalhöyük te dünyanın en eski ekmeklik buğdayı bulundu!
8 bin 500 yıl önce ekmeklik buğday Çatalhöyük te üretiliyordu...
Bilinen en eski Neolitik yaşam bölgesi olan Çatalhöyük'te bulunan 8 bin 500 yaşındaki dünyanın en eski antik buğday örnekleri bilim dünyasında heyecan yarattı.
ODTÜ'lü araştırmacılar, antik buğday örnekleri üzerinde yaptıkları DNA analizleri sonucunda tarihin en eski buğday tarımının, Çatalhöyük bölgesinde yapılmış olduğunu gösterdiler.
Araştırma sonuçlarının Çatalhöyük'te ekmeklik buğday üretildiğinin doğrudan kanıtı olması açısından önemli olduğu belirtildi.
ODTÜ Kimya Bölümü, Biyokimya ve Biyoteknoloji Enstitüsü Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahinur Akkaya AA muhabirine, Çatalhöyük'te 8 bin 500 yaşındaki dünyanın en eski buğdayı üzerinde gerçekleştirdikleri moleküler analiz yöntemlerinin sonuçları hakkında bilgi verdi.
Akkaya, antik buğday örneklerine olan ilgisinin ODTÜ Arkeometri Programı üyesi olan Prof. Dr. Şahinde Demirci sayesinde oluştuğunu belirterek, ilk antik buğday örneklerini bu öğretim üyesinden elde ettiklerini ve ilk DNA izolasyonu çalışmalarını başlattıklarını anlattı.
"Daha sonra Çatalhöyük'te Mellard'ın 1960 yıllarında yaptığı ilk kazılardan elde edilmiş çok miktarda buğday örneklerinin İngitere'de emekli bir Profesör olan Dr. Gordon Hillman'da bulunduğunu öğrendik" diyen Akkaya, doktora öğrencisinin İngiliz profesörü evinde ziyaret ettiğini ve evinin bodrumundan ve hala pek çoğu orada bulunan örneklerden, en iyi korunmuş olanları seçip ODTÜ'ye getirdiğini bildirdi.
"DNA elde edildi"
Yaptıkları incelemeler sonunda dünyanın en eski buğday örneklerinin DNA'sını izole ettiklerini ve moleküler genetik yöntemlerle karakterizasyonu yaptıklarını belirten Akkaya, örneklerle ilgili şu bilgileri verdi:
"Bunlar kömürleşmiş örneklerdi. Buna rağmen kömürleşme belki de tamamlanmadığı için ya da tohumun dış katmanları kömürleşmiş olduğu için, kömürleşme tohumun iç kısımlarında mikroorganizmalara karşı korunma sağlamış bile olabilir.
İşte bu nedenle ve olağanüstü titiz çalışmalar sonucunda DNA elde edebildik. Elde edilen DNA çok az ve son derece değerli olduğu için parçalanma düzeyini saptamak üzere analiz yapmadık. Ancak biliyorduk ki test tüpümüzün içinde elimizde tutuğumuz DNA'nın parçalanmamış olması mümkün değildi. Gerçekte bu parçalanma elde edilen DNA'nın otantik olduğunun da dolaylı göstergesi kabul ediliyor."
Antik DNA izolasyonu sırasında dikkatli çalışmanın önemini vurgulayan Akkaya, "Titiz çalışmamız sonunda elde ettiğimiz verilere güvendik. Çoğaltılan parçalar klonlandı ve sekanslandı. Antik buğdaydan DNA izolasyonunu yapabilmiş dünyadaki bir kaç laboratuvardan biriyiz" diye konuştu.
Bugüne kadar dünyada DNA'sı izole edilen en eski örneğin 6 bin yıllık olduğunu aktaran Akkaya, yapılan diğer çalışmalarla ilgili şunları söyledi:
"Buğday ıslahının ilk kez nerede yapıldığına dair bilgilerimiz günümüzde var olan örnekler üzerinde yapılan çalışmalara dayanıyor, en yeni bulgu 90'ların sonunda Almanya'da Max Planck Enstitüsünde yapılan bir çalışmada elde edildi. Bu araştırma, Diyarbakır'ın Karacadağ eteklerinde buğdayın ilk ıslahının yapıldığını ortaya koydu. Bu çalışma, makarnalık buğday için geçerliydi. Aynı araştırmacılar daha sonraki yıllarda ekmeklik buğdayın da yine Anadolu toprakları üzerinde ıslah edildiğini gösterdilerdiler.
Bizim çalışmamızın önemi ekmeklik buğday tarımının Çatalhöyük'te yapıldığını doğrudan 8 bin 500 yıl önceki, yani tam da tarımın başladığı zamana ait örneklerin üzerinde yapmış olmamızdan kaynaklanıyor."
D genomuna ait DNA dizisi bulundu
Çatalhöyük'ün dünyanın en eski ve en yoğun yerleşim yeri olarak bilindiğini anlatan Akkaya, buğday örnekleri analizlerinde ekmeklik buğdayı gösteren bir DNA sekansı elde ettiklerini belirtti.
Prof. Dr. Mahinur Akkaya, şunları kaydetti:
"Çalışmamızla dünyanın bu en eski yerleşim yerinde ekmeklik buğday tarımının yapılmış olduğuna dair bulgu elde ettik. Diğer yandan kömürleşmiş tohumlarımızdan DNA'yı elde edebildiğimiz için çok az bile olsa tohumlarda yarı sağlam bir dokunun kalabilmiş olduğu sonucuna vardık. Bu nedenle aradan geçen 8 bin 500 yıl içinde bu örneklerin bir şekilde iyi korunmuş olduklarını anlıyoruz."
Çalışmaları sonunda DNA'yı elde ettiklerini, örnekleri radyoaktif olarak da işaretlediklerini anlatan Akkaya, "DNA parçalarını klonladık ve D genomuna ait bir DNA dizini yakaladık. D genomu sadece insan eliyle ıslah edilmiş ekmeklik buğdayda, A ve B genomları ile birlikte bulunur. Islahı yapılmış makarnalık buğdayda yoktur" dedi.
Yaptıkları çalışmalarda ilk defa bu kadar eski bir buğday tohumundan DNA karakterizasyonunun yapıldığını belirten Akkaya, "Karbon-14 izotopu tarihlendirmesinin güvenilirliğinden dolayı kesin olarak örneklerin, kazının hangi aşamasından, ve hangi odacıktan, hangi tarihe ait olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu bizim elde ettiğimiz sonucu daha da değerli kılıyor" diye konuştu.
Akkaya, elde ettikleri analiz sonuçlarıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu çalışma, insanlık tarihi ile ilgili ipuçları da veriyor. İnsanlar 8 bin 500 yıl önce ekmeklik buğdayı Çatalhöyük'te üretiyorlardı. Bu sonuç, kendi başına büyük bir bilimsel önem taşımaktadır.
Ancak buna ek olarak, ilk defa bu kadar önemli bir örnek üzerindeki araştırmayı Türk bilim insanlarının yapmış olması da ayrıca değerlidir. Genellikle bizim örneklerimiz yurt dışına götürülür, bu durumda da aynı şey söz konusu olmuş.
Bu çalışmada, Türkiye ile ilgili önemli bir bulguyu, ülkenin kendi bilim insanları elde etti. Bizler, ilk kez Türkiye'de bir antik DNA izolasyonu gerçekleştirebildik ve dünyanın en eski buğday örneğinden, moleküler düzeyde, yani DNA'nın kısa bir parçasının dizilimini ilk kez okumuş olduk. Bir başka değişle bu toprakların ilk konuklarına ulaştık, geçmişe dokunduk."
Prof. Dr. Mahinur Akkaya, çalışma sonuçlarının uluslararası bir dergiye sunmak üzere yayın hazırlığı içinde olduklarını da söyledi.