Küresel ısınmanın belirtileri
Mevsim ortalamalarının üzerinde yaşanan sıcaklıklar, aşırı sıcak günlerin sayısının artması,seller, mevsim dışı yağışlar gibi yanlış yerde veya yanlış zamanda gözlenen hava durumları...
WWF (Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Genel Müdürü Dr. Filiz Demirayak,son haftalarda özellikle Karadeniz Bölgesi'ndeki
kentlerde çok sayıda sel olayı yaşandığını anımsatarak, bu durumun küresel iklim
değişikliğinin etkilerine hazır olunmadığı gerçeğini bir kez daha ortaya
koyduğuna dikkati çekti.
Demirayak, bir bölgedeki yağış rejimi
ortalamasının üzerinde, zaman zaman yüksek seviyede yağışın düşmesi ve bunun
sonucunda akarsu, göl veya deniz gibi büyük su kitlelerinin taşmasının doğal bir
süreç olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
"Ancak, son haftalarda
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yaşananlar maalesef sellerin nasıl felakete
dönüştüğünün üzücü bir örneği. Akarsuların çevresindeki bitki örtüsünün tahribi,
özellikle yukarı havzalardaki ormansızlaşma ve plansız kentleşme bu felakete
adeta davetiye çıkarmıştır. Bu bölgedeki akarsuların kenarında yapılan set ve
ıslah çalışmaları, akarsuyun aşağı kesimlerinde yaşayan halkın bu çalışmalara
fazla güvenerek dere yataklarına, taşkın düzlüklerine yerleşmesine neden oluyor.
Sonuçta da maalesef böyle can ve mal kaybıyla karşılaşıyoruz."
Filiz
Demirayak, küresel iklim değişikliğinin günlük hayatta kolaylıkla gözlemlenecek
belirgin etkileri bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Bunu,
mevsim ortalamalarının üzerinde seyreden sıcaklıklar, aşırı sıcak günlerin
sayısının artması, mevsim dışı yağışlar gibi yanlış yerde veya yanlış zamanda
gözlenen hava durumları olarak da açıklayabiliriz. Doğu Karadeniz Bölgesi'nde
yaşanan sellerin de bu çerçevede değerlendirilmesi mümkün. Burada altı çizilmesi
gereken önemli bir konu var.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli
tarafından geliştirilen farklı iklim değişikliği senaryoları ışığında, Türkiye
için yapılan modelleme çalışmaları, önümüzdeki 20 yılda ve sonrasında özellikle
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yağışların miktarının artacağını ve sellerin bu bölge
için gelecekte de önemli bir sorun olarak karşımıza çıkacağını gösteriyor.
Dolayısıyla, alınacak her türlü önlemi ve yapılacak müdahaleleri bu kapsamda ve
uzun vadeli düşünmek, planlamak durumundayız. Sel sorununa çözüm olarak yeni
baraj yapılması, akarsu kenarlarına set çekilmesi uzun vadede yetersiz
çözümlerdir. Uzun vadede, kalıcı çözümler üretmeliyiz."
Sellerin bir
felakete dönüşmemesi için, uygun ağaçlandırma yapılması, menderes, nehir ve dere
yatakları ile sulak alanların korunması gerektiğini, bu alanların adeta bir
"Sünger" işlevi görerek su tutma kapasitelerinin artırılabileceğini anlatan
Demirayak, böylelikle suyun akış hızının yavaşlatılarak, sellerin yıkıcı
etkisinin azaltılabileceğini bildirdi.
Öte yandan dere yatakları gibi
sel açısından riskli bölgelerdeki plansız kentleşmenin de önüne geçilmesi ve
yerel yönetimlerin imar planlarını hazırlarken bunu özellikle dikkate almasının
önem taşıdığına değinen Demirayak, "Bizim 'ekolojik sel kontrolü' dediğimiz
yaklaşımın benimsenmesi gerekir. Ayrıca, küresel iklim değişikliği gerçeği
karşısında hazırlıklı olmak için seller konusunda yüksek riske sahip olan
alanların belirlenmesi ve erken uyarı sistemlerinin kurulması da son derece
önemli" diye konuştu.(aa)